Stratejik İşe Alım, Sürdürülebilir Başarı.
  • defacto
  • ai
  • cat
  • odea

Yönetim Tarzları Nasıl Dönüşüyor?

Yönetim Tarzları Nasıl Dönüşüyor?

Yalın, piyasa talebiyle mükemmel dengeli, müşteriler için en az israfla optimum hızda değer yaratan bir disiplin olarak tanımlanıyor. Yani müşteriler (iç ve dış müşteri) açısından; mükemmel bir zamanlamayla, mükemmel bir fiyatla sunulan mükemmel bir değere sahip olmayı anlatıyor. “Yalın” kavramı ilk kez 1988’de, şimdilerde Google Inc. Self-Driving Car Projesi CEO’su olan John Krafcik tarafından “Triumph of the Lean Production System” adlı makalesinde kullanıldı.

“Yalın” kavramı ilk kez 1988’de, şimdilerde Google Inc. Self-Driving Car Projesi CEO’su olan John Krafcik tarafından “Triumph of the Lean Production System” adlı makalesinde kullanıldı. 1990 yılında ise James P. Womack, Daniel T. Jones ve Daniel Roos tarafından yazılan, yalın üretimin temel prensiplerinin anlatıldığı kitap, Dünyayı Değiştiren Makine yalın düşüncenin dünyada yaygınlaşmasında büyük rol oynadı. Gereksiz olanı hiç yaratmamak ya da gereksiz olandan arınmak yalın yönetimin ana fikrini oluşturuyordu. Nasıl Yalın ve 6 Sigma öncesinde Toyota Üretim Sistemi, Toplam Kalite Yönetimi, Tam Zamanında Üretim vb. kavramlar geliştiyse, şimdi de yeni kavramlar gelişiyor. Her yeni yönetim yaklaşımı kendinden önceki varsayımlardan unsurlar barındırmakla birlikte, yeni dünya düzenine uyum sağlamayı kolaylaştıracak görüşler de getiriyor. Zaman içinde hep değişimi barındırıyor. İş dünyasında da değişim hep vardı, kimi zaman ağırdı belki, ama artık çok çok hızlı. Günümüz iş dünyası hızlandıkça, karmaşıklaştıkça, yönetim yaklaşımlarının da değişmesine, değişim-dönüşüm sürelerinin kısalmasına, kısacası organizasyonların hızlı cevap verme yeteneklerinin geliştirilmesine ihtiyaç duyuluyor. Belki de tüm bunlar Y kuşağının iş dünyasına girmesinin bir etkisi, Z kuşağının ise yakında girecek olmasına bir hazırlık…

2008 yılında başlayan ekonomik kriz Büyük Buhran’dan sonra global etkisi ve süresi bakımından en büyük kriz olarak anılır, hatta bazı kaynaklar bu krizin etkilerinin Büyük Buhran’ın da ötesine geçtiğini öne sürüyor. Uzmanlara göre 2000’li yılların başından itibaren görülen düşük faiz oranları ve parasal genişlemeler makro ekonomik istikrarın sağlanmasına ve ABD’de merkez bankasına olan güvenin artmasına neden oldu. Bu güvenli ortamın etkisiyle riskli konut kredilerinin verilmesi ve konut sahiplerinin kredileri geri ödemesi konusunda yaşanan aksaklıklar ise piyasada tedirginlik yarattı. Sonrasında kredilerin de geri çağırılmasıyla konut piyasası değer kaybederek mortgage sisteminin çökmesine neden oldu ve büyük finans şirketlerinin batmasıyla kriz tüm dünyaya yayıldı. Kriz Avrupa Birliği ülkelerinde de çok etkili olmuş; Yunanistan, Portekiz, İspanya, İtalya gibi ülkeler kriz çıkmazı içerisine girmiştir.

Değişimle ortaya çıkan riskleri yönetmek, değişimin getirdiği fırsatları değerlendirmek çevik bir organizasyon olmayı gerektiriyor. Kullanılan araç ve süreçlerden çok bireyler arası etkileşimi, yoğun doküman klasörleri yaratmak yerine doğru yazılım ve çözümlerin seçilmesini, sözleşmelere bağımlı olmak yerine müşteri ile işbirliğinin önde tutulmasını, esnek olmayan planlardansa, değişime ne kadar hızlı cevap verebildiğinizin önemini vurguluyor. Etkin Yönetim Kültürü Yaratmak isimli yazımda da bütünleşik bakış açısı, teknolojik çözümler, liderlik, değişimin içselleştirilmesi gibi konuların önemine değinmiştim. Son birkaç yıldır duymaya başladığımız yeni nesil bir kavram olan “Smart Simplicity” de çevik bir organizasyon olmanın önemini destekler nitelikte. Boston Consulting Group ortakları Yvex Morieux ve Peter Tollman’ın eş yazarlıklarını yaptıkları Six Simple Rules: How to Manage Complexity without Getting Complicated kitabında ve Morieux’un çeşitli makalelerinde iş yaşamının karmaşasının sadelikle nasıl yönetilebileceği anlatılıyor. “Smart Simplicity” yaklaşımındaki öneriler çerçevesinde neler yapılabileceğinden bahsetmem gerekirse;

İş yaşamında ilişkilerin, iletişimin, işbirliği kurma becerilerine sahip olmanın, bütünsel bakış açısını da geliştireceğine, insanları daha fazla değer yaratmaya teşvik edeceğine, yaptıkları işten daha fazla keyif almalarını sağlayacağına, bununla birlikte toplam performansın da olumlu etkileneceğine inanıyorum.