Yıllar önce HBR’daki ilk yazım da çalışan bağlılığı ve müşteri memnuniyeti ilişkisi üzerineydi. Harvard Business Review’ın yaptığı bir araştırmada bağlılığı yüksek çalışanlara sahip bir şirketin, bağlılığı düşük çalışanlardan oluşan bir şirkete göre yüzde 22 daha kârlı olduğu tespit edilmişti. Yıllar geçtikçe bu konu gündemdeki yerini insan kaynakları stratejilerini yıkıcı bir şekilde değiştirecek kadar sağlamlaştırdı. Alışkanlıklarımız değişti, yaşam şeklimiz değişti, iş yapış şeklimizde değişti ve değişmeye devam ediyor. Her şeye daha kolay ulaşır ve her şeyi takip edebilir olduk. Çalışan profiline yeni kuşaklar katıldı ve bu kişilerin sayısı gittikçe artıyor. Dünyada iş yaşamında olan biten her şeyi yakından takip ediyoruz, dolayısıyla gün geçtikçe bu değişimin içinde olmayı isteyen çalışan sayısı da artıyor.
Son yıllarda müşteri odaklı yaklaşımlar ve müşteri segmentasyonu çözümleri pazarlamanın ana konuları arasında yer alıyor. Nasıl ki müşteriler alışkanlıkları değiştikçe ürün/hizmet sağlayıcıların da bu duruma ayak uydurmasını bekliyorsa, çalışanlar da işverenlerden benzer yaklaşımı bekliyor. Deloitte’un 2016’daki Global Human Capital Trends Raporu’nda İK liderlerinin misyonlarının yetenek yönetiminden çalışan deneyimine evrildiği anlatılıyor. Çalışan odaklı yaklaşım günümüzde artık daha da önemli hale gelmeye başlıyor. Bu değişimde iş hayatına yakın geçmişte dahil olan Y, Z kuşağının ve teknolojinin iş yapış şeklimizi değiştirmesindeki etkisi çok büyük.
İK stratejimizi belirlemek çalışan odaklı yaklaşımın ilk adımı olmalı; kısaca “Değerlerimiz, vizyonumuz, misyonumuz nedir?”i anlaşılır şekilde tanımlamak ve yaygınlaştırmak olarak açıklanabilir. Bu kavramlar çok klişe gibi görünse de bu yaklaşımı klişeden çıkarıp ortak amacımızın ne olduğuna odaklanmamız oldukça kıymetli. Nasıl bir marka konumlandırmasını hedefliyoruz, nasıl yetenekleri kendimize çekmek istiyoruz? İkinci olarak tabii ki mevcut çalışanlarımızı da doğru analiz etmemiz çok önemli, değerleri nedir, yaşam tarzları nasıldır, gelişim alanları, kariyer planları vb. birçok girdiye ihtiyacımız var. Çünkü bu farklılıkları ne kadar iyi analiz edebilirsek, ona göre çalışan deneyimimizi nasıl iyileştirmemiz gerektiğini keşfedebiliriz. Müşteriyi yakından tanımak, nasıl müşteri deneyimini iyileştirmenin en önemli parçası ise; çalışan deneyimi için de aynı şey geçerli. Çok genelleştirilmiş İnsan Kaynakları uygulamalarından kişiselleştirilmiş uygulamalara geçmek önümüzdeki yılların en önemli İK gündemi olacak gibi görünüyor.
"PwC’nin henüz yayımlanan 22. Küresel CEO araştırmasında, CEO’ların uykusunu kaçıran problemler arasına doğru yeteneklere erişim konusu da girmiş bulunuyor. Doğru yeteneklere erişememenin en önemli etkenlerinden birinin tasarlanmayan veya iyi tasarlanmayan çalışan deneyimi olduğunu düşünüyorum, şirketler bu konuyu gündeme almakta geç kalmamalı."