Günümüzde üzerine çok düşünmeden, ağzımızdan kolaylıkla çıkabilen, ancak kulağımız duyduğunda garipsediğimiz bir sorunumuz var artık: “Robotlar işimi elimden alacak mı?” Önceki yazımda bu konuda bireysel olarak neler yapabileceğimizi değerlendirmiştim ancak bu konuya bir de şirketler ve iş dünyası açısından bakılması gerekiyor. Zira iş dünyasında da her şey hızla değişiyor, şirketlerin “Rekabette yerimi koruyabilecek miyim, hangi teknolojilere, sistemlere yatırım yapmalıyım, nelere yatırım yaparsam getirisi daha yüksek olur, yeni teknolojilere uygun yetenekleri nasıl çekebilirim” gibi çeşitli gündemleri varken gözden kaçırabilecekleri bir konu var: “İş gücünü geleceğin iş dünyasına hazırlamak”.
General Electric eski COO’su Lawrence Bossidy “Yaptığımız hiçbir iş insanları işe almak ve geliştirmekten daha önemli değildir. Günün sonunda biz insanlarla iş yaparız, stratejilerle değil” sözleriyle konuyu çok güzel özetlemiş aslında. Evet dijital dönüşüm şirketlerin gündeminde yoğun bir şekilde yer ediniyor ancak her türlü dönüşüm temelinde insan odaklı olmadığı sürece yarım kalıyor, sürdürülebilir ve başarılı olmuyor. Zira bu dönüşüm en çok çalışanların iş yapış şekillerini değiştiriyor. PwC’nin 1.200’ün üzerinde iş ve İK liderinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırma sonucu yayımlanan “Preparing for tomorrow’s workforce, today” raporuna göre re-skilling (becerileri dönüştürmek) en önemli organizasyonel yetkinliklerden biri olarak ifade ediliyor. Bu bağlamda “Çalışanlarımızı geleceğe nasıl hazırlayabiliriz?” sorusunun öncelikli gündem olarak organizasyonların ajandasında yerini alması gerektiğini düşünüyorum.
Her yıl Davos’ta yayınlanan ve dünya üzerinde 1.000’in üzerinde CEO’nun katılımıyla gerçekleşen, PwC’nin “Küresel CEO Araştırması” sonuçları da aslında bu bakış açısını destekler nitelikte: Hem çalışanlar hem de işverenler yeni dünya düzeninin gerektirdiği beceri açığını kapatmak konusunda sorumlu hissediyor ve bu anlamda adımlar atmaya istekli yaklaşıyor. 2018 yılındaki araştırmanın sonuçlarına göre çalışanların yüzde 74'ü geleceğin iş hayatına hazır olmak adına yeni beceriler öğrenmeye veya değişime hazır olduğunu, CEO’ların da yüzde 67’si teknoloji nedeniyle işleri otomasyona uğrayan çalışanlarını geliştirmek ve onlara yeni beceriler kazandırmakla sorumlu olduklarını düşünüyor.
PwC’nin James Martin Institute for Science and Civilisation ile dünyanın çeşitli yerlerinden 10.000’den fazla katılımcı ile gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçları geleceğin iş dünyasının nasıl olacağı ile ilgili önemli içgörülere yer veriyor. Bu araştırmaya göre gelecekte dört tip dünya senaryosu var ve bu senaryolarda şirketlerin değerleri ve bu değerleri tercih eden çalışan profilleri birbirinden oldukça farklı.
- Sarı Dünya senaryosunun önceliği insan, çalışma kültürü ise esnek bir yapıda. Bu dünya senaryosunda sosyal amaçlara öncelik veren ve toplumsal yarar gözeten şirketler başarılı oluyor.
- Yeşil Dünya, daha toplumsal konuları önceliğine alan, sosyal sorumluluk odaklı, çevreye duyarlı şirketlerin olduğu bir dünyayı temsil ediyor.
- Kırmızı Dünya, inovasyonun hakim olduğu bir dünya senaryosunu anlatıyor. Şirketler, bireysel tüketici isteklerini karşılamak için birbirleriyle yarışıyor.
- Mavi Dünya ise, kurumsal şirketlerin egemen olduğu ve küresel şirketlerin ön plana çıktığı bir dünya senaryosunu temsil ediyor.
Bu senaryolar açısından baktığımızda, günümüzde dijitalleşmenin çalışma hayatına etki ettiği bir ortamda olduğumuz açık. Ayrıca halihazırda kurumsal büyük şirketler piyasaya hakim. Öte yandan dünyada hızla yükselen mindfullness, wellbeing, iş ve yaşam dengesi gibi kavramların etkisiyle insanların kalbinde sarı dünya yer kazanmaya başladı bile. İklim değişikliği, kaynak kısıtları gibi giderek büyüyen sorunlar nedeniyle de yeşil dünya senaryosunu dışarıda bırakmak pek mümkün değil. PwC Türkiye’nin geleceğin çalışma hayatıyla ilgili düzenlediği workshoplarda katılımcılara yaptığı anketlere göre de durum pek farklı değil, kalbimizin derinliklerinde hissettiğimiz çelişkiyi sonuçlarda da görüyoruz: “Mavi dünyanın hakim olduğu bir dönemde yaşıyoruz, kırmızı dünyanın gelecekte daha baskın olacağını öngörüyoruz fakat kendimizi sarı ve yeşil dünyaya ait hissediyoruz”.
Böyle bir dönüşüm gündeminde şirketlerin daha bütünsel, insan odaklı, çalışan gelişimine önem veren, kültürel dönüşümü de içine alan bir yaklaşımla ilerlemesi başarıya ulaşmayı oldukça kolaylaştıracaktır. Geçtiğimiz yıl PwC Türkiye İnsan Yönetimi ve Organizasyon ekibi tarafından 15’i aşkın sektörden 115 kurumun İK profesyonellerinin katkılarıyla hazırlanan Stratejik İş Gücü Planlama Araştırması da bu süreçte şirketlerin iş gücünü geleceğe hazırlaması konusunda yol göstermeyi hedefliyor.