Dijitalleşen global dünyada; teknolojinin gelişmesi ve değişen ortam koşullarına adapte olabilmek, şirketlerin iş süreçlerini doğru yönetebilmesi için zorunlu bir özellik haline geldi. Teknolojinin hızlı ilerleyişi her ne kadar bazı alanlarda insan gücüne ihtiyacı azaltsa da asıl büyük faydası iş yapma tarzını geliştirerek süreci hızlandırmak. Artık birçok şirket otomasyonu iş yaşamlarına birçok alanda dahil etti, makine öğrenmesi ile halledilebilecek veri analizleri, bir çırpıda oluşturulabilecek raporlar, insan gücüne ihtiyaç duymayan karanlık fabrikalar ve daha birçoğu… Araştırmalara göre, OECD ülkelerindeki işlerin yaklaşık %14'ünün otomasyona geçmesi muhtemelken, %32'sinin kısmi otomasyon riski yüksek. Dijitalleşmeye önem gösteren şirketler rakipleri arasında öne çıkarken, yeterince hızlı aksiyon alarak gelişemeyen şirketler ve çalışanları bu durumdan olumsuz etkilenmekte. Yönetim danışmanlığı hizmetlerimiz arasında bulunan dijital dönüşüm projelerinde üzerinde hassasiyetle durulan bir konudur.
PwC'nin Hopes & Fears 2021 Araştırması, her 10 kişiden 6’sının otomasyonun birçok işi riske attığından endişe duyduğunu ortaya koydu. Bu anlamda kişisel başarılarını da gözeten çalışanların teknoloji kullanımını iş hayatlarının merkezine koyması bir gereklilik haline gelmiş durumda. Aksi takdirde teknolojiyi geliştiren ve doğru uygulayarak daha karmaşık işlere zaman ayıran çalışanlar olmaktan çıkıp, yeniliklerle insan gücüne çok da ihtiyaç kalmayan alanlarda işlerine tutunma çabasıyla çalışma hayatlarına devam etmeleri kaçınılmaz bir gerçektir.
"Capital’in 40 şirket ile yapmış olduğu araştırmaya göre, yeni dönemlerde iş alanı gereği yerinde çalışma gerektiren çalışanlar dışında tüm şirketler karma ve hibrit model uygulamayı öngörüyor."
Gelecekte çalışma hayatına yön veren bir başka unsur ise çalışma stilleri ve ortamlarıdır. Önceleri çalışanlara bir hayal gibi görünen uzaktan veya hibrit çalışma modelleri, beklenmeyen bir pandeminin ortaya çıkışı ile birçok şirket tarafından uygulanmaya başlandı. Başlarda zorunluluktan gerçekleşen bu çalışma modelleri, çalışanın zaman yönetimini kolaylaştırması ve verimliliğini arttırmasıyla sürekli uygulanabilir bir karar haline geldi.
Capital’in 40 şirket ile yapmış olduğu araştırmaya göre, yeni dönemlerde iş alanı gereği yerinde çalışma gerektiren çalışanlar dışında tüm şirketler karma ve hibrit model uygulamayı öngörüyor. Bu çalışma modelleri sayesinde çalışanların dış etmenler sebebiyle gereksiz zaman kaybetmesi önlenerek hem verimli oldukları zamanı aktif olarak kullanabilmeleri sağlanıyor, hem de iş ve özel yaşam dengesi daha etkin kurulabiliyor.
Yeni dünyada, önümüzdeki 20 yıl içinde dijitalleşme ile birlikte çalışanlar daha katma değerli işlerde çalışırken, rutin yapılan işlerin otomasyonlar ile hızlanması ve dijitalleşme ile birçok yeni iş kolu ortaya çıkması öngörülüyor. Çalışanların klasikleşen mesai saati kavramlarının değişeceği, verimli vaktini tam zamanlı olarak işe ayırabilecekleri çalışma sistemlerinin oluşması ile belki de birden fazla işte çalışabilmelerine imkân tanıyacak sistemlerin oluşması ve çalışanların artan verimlilikleriyle özel hayatlarına daha çok zaman ayırabilmeleri söz konusu. Bu değişimlere uyum sağlayabilmek için ise şirketlerin geleceğe yönelik beceri stratejilerinin planlanması, mevcut işlerin analizlerinin detaylı şekilde yapılması ve değişimler sonrasında olası ihtiyaçların doğru şekilde belirlenmesi gerekiyor.